TD Hospitality Consulting Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Döşkaya, kentsel dönüşümün bölge turizmi değerlendirilerek ele alınması gerektiğini savundu. Tayfun Döşkaya, kentsel dönüşümün bina bazında değil ada bazında değerlendirilmesi gerektiğini öne sürdü.
Kentsel dönüşümü turizm bağlamında ele alan TD Hospitality Consulting Yönetim Kurulu Başkanı Döşkaya, her şeyden önce kentlerimizde yaşanmakta olan göç, çarpık ve sağlıksız yapılaşmanın durdurulması için bir planlama yapılmasının zorunlu olduğunu, zira şehir planı ve mimarisi olmayan kentlerde yaşanan yoğunluk kaynaklı olumsuzluklar hesaba katıldığında ortaya çıkan tablonun pek iç açıcı olmadığını dile getirdi.
TD Hospitality Consulting Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Döşkaya, turizm-kentsel dönüşüm ilişkisine dair, "Kentsel dönüşümün temel sebebi; çarpık kentleşmeye bağlı olarak ortaya çıkan bozulmuş şehir düzeni, artan nüfus ve en önemlisi doğal afetler sonucu oluşabilecek risklerdir. Türkiye'de kentsel dönüşüm gerektiği gibi ilerliyor mu? Aslında kentsel dönüşümün ülkemizde bir sistem içinde ve ada bazlı ele alınmadığı sık sık gündeme gelmektedir. Dönüşüm uygulamaları bina bazında değil, ada bazında değerlendirilmelidir. Böylelikle kent bütünlüğü ve estetiği göz önünde bulundurularak; daha geniş yeşil alanlar, sokaklar ve yaşam alanları sunan kentler oluşur. Ayrıca büyük adalarda ortaya çıkarılacak projeler, kentsel dönüşümün sürecini de hızlandırmış olur. Bu yüzden kentsel dönüşüm sadece gayrimenkule odaklanmamalı, toplumun sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı da konunun içinde değerlendirilerek hareket edilmelidir. Dönüşüm süreciyle yapılandırılmaya başlanılan mekanların, kentin ruhuna ve kültürüne yakın unsurlar içermesi de bir diğer önemli konudur" şeklinde konuştu.
TURİZM KALKINMAYI SAĞLIYOR
Tayfun Döşkaya, merkezi yönetim, yerel yönetimler ve müteahhitlerin çözüm odaklı anlayış ile birlikte kentlerin düzenini bozmayan, kentlere uyumlu, yaşam alanları sunan altyapı ve üstyapı uygulamaları için çabalarını arttırarak sürdürülebilir hale getirmeleri gerektiğini belirterek, "Küresel sistem içinde birbirleriyle ilişki içinde bulunan kentler birbirleriyle rekabet içine girmektedir. Son yıllarda kentlerin iç potansiyellerini kullanarak ve özgün niteliklerini ortaya çıkararak elde ettikleri başarılar kullanılmaya başlanmış ve bu durum kentlerin ticari ürünler gibi pazarlanmasını ve markalaşmasını gündeme getirmiştir. Ekonomik açıdan bakıldığında bir yere ne kadar turist ve yatırımcı gelirse, o bölgenin sosyal ve ekonomik olarak o kadar çok kalkındığı görülmektedir" diye konuştu.
TARİH KORUNMALI
Sürdürülebilir turizm için daha yaşanabilir, fonksiyonel, rekabetçi, ileri teknoloji kullanan, yenilikçi, nitelikli ve akıllı kentlere ihtiyacımız olduğunu aktaran Döşkaya, şöyle devam etti: "Turizm sektörü dünyadaki ekonomik, teknolojik ve siyasal değişimlere paralel olarak hızla gelişmekte ve ülke ekonomilerinde önemli bir yer almaktadır. Bu durum dünya turizm pazarından daha fazla pay alma çabası içinde olan destinasyonlar arasında rekabeti arttırmaktadır. Destinasyonların rekabetçi pozisyonlarını koruyabilmeleri ve sürdürebilmeleri, turizm çekicilik unsurları olan çevresel kaynaklarını sürdürülebilirliğiyle mümkün olacaktır. Kültürel ve fiziki kaynakların korunması turizm ekonomisinde büyük bir önem taşımaktadır. Turizm, ekonomik, çevresel ve sosyal gelişmenin önemli bir nedeni olmakla birlikte kontrol edilmediğinde geri dönüşümü mümkün olmayan olumsuz etkileri de söz konusu olabilir. Bu nedenle turizm de temel amaç, kaynakların doğru kullanımı, gelişmenin sürdürülebilir olması ve bugünkü ve gelecekteki toplumların yaşam kalitesini iyileştirmek olmalıdır."