Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda, editör ve muhabirlerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı, son dönemdeki gelişmeleri değerlendirdi.
Köprü ve otoyolların, uluslararası çapta büyük projeler olduğunu, kuralların da buna göre belirlendiğini anlatan Arslan, yap-işlet- devret modeliyle yapılanların geçiş ücretlerinin yılda bir kere döviz kuru baz alınarak tespit edildiğini ve sene boyunca uygulandığını söyledi. Gelecek yıl da köprü ve otoyol geçiş ücretlerinin bu şekilde belirleneceğini dile getiren Arslan, bu konuda değişikliğe gidilmeyeceğini vurguladı.
Arslan, devletin sorumluluğunda olan köprü ve otoyollarda bugüne kadar yaklaşık 7,5 milyon kere ihlal söz konusu olduğuna dikkati çekerek, "İnsanlar kaçak geçiş yapmak durumunda kalmış, ya Otomatik Geçiş Sistemi (OGS) ve Hızlı Geçiş Sistemi'nde (HGS) yeterli bakiye yok ya da kredi kartında bağlı değil. Bakiyesi yeterli zannediyor insanlar ama bakiye yeterli değil, aslında dönüp kontrol etse görebiliyor. Daha sonra gecikmiş tebligatlar gelince de 15 günlük itiraz periyodu geçtiği için düzeltme şansı olmuyor. Böyle olunca da bekleyen 7,5 milyon tebligat var. Karayollarının işlettiği otoyol ve köprülerdeki bu anlamda cezai rakamlar da 900 milyon lira civarında. Dün TBMM Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen tasarıyla yapmaya çalıştığımız, vatandaşımıza yönelik bu cezai müeyyideyi ortadan kaldırmak ve sadece ana parayı yasal faiziyle ödemeleri durumunda bundan kurtulmaları." diye konuştu.
Arslan, İstanbul'un içinden deniz geçen dünyanın tek kenti olduğunu ve şehri koruma sorumluluğuyla Kanal İstanbul Projesi için yola çıktıklarını söyleyerek, "Yılda 50 bin geminin geçtiği tehlikeye maruz kalan boğazın, bu tehlikesini en aza indirgememiz gerekiyor. İstanbul'u tehlikeden arındırmak, özellikle tehlikeli madde taşımacığından kaynaklı boğazdaki yükü azaltmak, tarihi dokuyu korumak, artan ve büyüyen talebi karşılamak adına alternatif bir su yoluna ihtiyaç vardı." değerlendirmesinde bulundu.
Arslan, kanalın çevresel etkilerinin tespitini, rüzgar ve dalgayla ilgili iklim çalışmalarını, jeolojik ve geoteknik etütlerini, belli periyotlardaki deprem ve tsunamileri de dikkate alarak risk değerlendirmesini yaptıklarını belirterek, "İnsanımızın şundan hiç şüphesi olmasın, ülkemizin önde gelen üniversitelerinin öğretim üyeleriyle çalıştığımız gibi dünyanın da bu konuda söz sahibi uzman ve uzman kuruluşlarıyla çalışıyoruz. Çünkü dünyanın en büyük projesini yapıyorsanız dikkate alınacak bu kadar kriter varken, 3-5 kişinin fikrine bağlı olarak hareket etmek gibi bir lüksümüz yok. İnşallah bu yıl içinde çalışmaları bitirip, süreci başlatmak ve kazmayı vurmak istiyoruz." ifadesini kullandı.